Kayıtlar

Somaprabha ve Üç Aşığı-Hint Masalı

Resim
Somaprabha ve Üç Aşığı-Hint Masalı Uccayini’de, Kral Punyasena’nın veziri, Harisvamin adında mükemmel bir brahman yaşarmış. Onun, kendisine eş değerde olan karısından Devasvamin adında, kendisi gibi kusursuz bir oğlu olmuş. Kadın ona bir de Somaprabha (Ay Işığı) adında, güzeller güzeli bir kız çocuğu doğurmuş. Eşsiz güzellikteki kızın evlenme çağı geldiğinde kız, annesi aracılığı ile babasına ve ağabeyine şu mesajı yollamış: “Ben evlendirilmek için, ya kahraman bir savaşçıya ya uzağı gören birine ya da sihir gücü olan birine verilmeliyim; eğer benim yaşamıma değer veriyorsanız böyle yaparsınız.” Babası Harisvamin bunu duyduğu zaman, bu üç özellikten birine sahip kişiyi nasıl bulacağını düşünerek endişelenmiş. O, bu işle uğraşırken, Kral Punyasena’ya saldırmakta olan Dekkan kralından bir elçi gönderilmiş. Gönderilen soylu brahman işini bitirdikten sonra, bu çok güzel kızın övgüsünü duymuş ve hemen kızı babasından istemiş. Harisvamin âşık brahmana demiş ki: “Kızım savaşma, ileriyi

İki Hırsız (Girit Masalı)

Resim
İki Hırsız (Girit Masalı) / Muzip Masal Cini Bir varmış bir yokmuş. Konstantinopolisli(İstanbullu) bir hırsız varmış. Bir de Giritli başka bir hırsız varmış. Bunlar ünlü adamlarmış, ikisi de birbirleriyle tanışmak, böylece kimin daha iyi olduğunu ortaya çıkarmak istiyorlarmış. Biri Konstantinopolis’den öteki de Girit’ten yola çıkmışlar. Bir çeşme başında karşılaşmışlar. ”Sen kimsin?” diye sormuş biri. “Ben Giritliyim ve Konstantinopolisli ünlü bir adamla buluşmak için yola çıktım,” demiş diğeri. Böylece sözü açmış ve birbirlerinin ünlü hırsızlar olduklarını anlamışlar. Çeşme başında, ağaçlar, çınarlar varmış. Orda dalların arasında bir karga yuva yapmış. Konstantinopolisli hırsız, karganın yumurtalarım çalmak için ağaca çıkmış. Birbiri ardına yumurtaları almış yuvadan ve onları cebine koymuş. Giritli Konstantinopolisliyi derhal takip etmiş ve aşağı inerken onun cebinden yumurtaları alıp kendi cebine koymuş. Sonra da Konstantinopolislinin ayakkabı bağlarını çözmüş ve fark

Bay Hansaemon Sinek Yutunca Neler Neler Olmuş (Japon Masalı)

Resim
Bay Hansaemon Sinek Yutunca Neler Neler Olmuş (Japon Masalı) Bir zamanlar, Nagoya şehrinde Hansaemon adında zengin bir kumaş tüccarı yaşarmış. Bir kadeh sakiyi her şeyin üstünde severmiş. Şarabı o kadar severmiş ki sıradan porselen bir bardak ona yetmezmiş. Böylece bir küp dolusu sakiyi alacak büyüklükte lake bir maşrapa yaptırmış kendisine. Bir gün, çoğu zaman olduğu gibi güzel bir öğle yemeğinden sonra Bay Hansaemon gözde maşrapasına saki doldurtmuş, maşrapayı iki eliyle kavramış, gözlerini kapamış ve lıkır lıkır içmiş. O sırada, meraklı bir sinek çevresinde uçuşuyormuş. Uşaklar sineği kovalamak isteyince doğruca maşrapaya düşmüş. Uşaklar uyarıncaya kadar Bay Hansaemon son yudumda sineği de yutmuş. Uşaklar efendilerinden af dilemişler. İçtiğinde hep keyifli olduğundan onları bağışlamış. Ne ki sinek karnındaymış! Karnında uçuşuyor, vızıldıyormuş ve bu durum bay Hansaemon’un hiç hoşuna gitmiyormuş. Sandalyesine yerleşmiş ve kendisini ünlü doktor Bay Hori’ye taşıtmış. Dokto

Pancar

Resim
Vaktiyle iki erkek kardeş vardı. İkisi de askerdi; biri zengindi, diğeri fakir. Fakir olanı hayatını kazanmak için üniformasını çıkararak çiftçi oldu. Kendine ait olan tarlayı sürdükten sonra oraya pancar ekti. Tohumlar tuttu, pancar çıktı ve öyle büyük oldu ki, pancarlar kralı adını aldı. Böylesi şimdiye kadar görülmemişti, bundan sonra da görüleceği yoktu! Daha sonra bu pancar iki öküzün çektiği bir arabayı doldurabilecek kadar büyüdü. Çiftçi bununla ne yapacağını bilemedi, yani bu bir şans mıydı, yoksa şanssızlık mıydı? Sonunda şöyle düşündü: "Satsan fazla bir şey getirmeyecek, kendin yesen, az bir şey sana yeter! En iyisi sen bunu krala ver. Hiç değilse ona olan saygını göstermiş olursun!" Uzatmayalım, pancarı arabaya yükledi; iki öküzü koştu ve götürüp krala hediye etti. Kral, "Bu ne acayip şey! Şimdiye kadar çok mucize gördüm, ama böylesine hiç rastlamadım. Nasıl bir tohum kullandın sen böyle? Yoksa bunu sen mi icat ettin? Şanslı adamsın vesselam" dedi. "

Yedi Kahraman

Resim
Bir zamanlar yedi kafadar vardı; birincisinin adı Bay Schuiz'du; İkincinin Jackli, üçüncünün Marli, dördüncünün Jergli, beşincinin Michael, akıncının Hans ve yedincinin Veitli'ydi. Bunlar hep birlikte dünyayı dolaşmaya, macera yaşamaya ve büyük işler başarmaya karar verdiler. Başlarına bir şey gelmemesi için silahlandılar. Ne var ki, yegâne silahları çok sağlam, çok uzun bir mızraktı! Bu mızrağı yedisi birden yakaladı; en önde en soğukkanlısı, en delikanlısı -ki, bu Bay Schulz olmalıydı- yürüyor ve diğerleri onun peşinden geliyordu; en arkadan da Veitli. Uzun bir yol kat ettikten sonra harman zamanı bir köye vardılar. Orada gecelemek zorunda kaldılar. Çünkü hava kararmıştı ve çimlerin üzerinde koskoca bir bok böceği vardı, ayrıca az ilerde çalılıkların arkasında bir eşek arısı düşmanca vızıldamaktaydı. Bay Schulz çok korktu ve mızrağı elinden bıraktı. Ecel terleri dökmeye başladı ve arkadaşlarına, "Davul sesi duyuyorum" diye seslendi. Onun arkasında, mızr

YAVRU KİRPİ MASALI

Resim
Bir varmış bir yokmuş, Ormanın derinliklerinde çok şeker hayvanların yaşadığı bir köy varmış. İlkbahar geldiğinde bütün çiçekler açmış, bütün yavru hayvanlar oyun oynamak için yuvalarından çıkmaya başlamışlar. Bu yavru hayvanların arasında bir sincap, bir kirpi bir de fındık faresi varmış. “Haydi top oynayalım.” demiş fındık faresi. Çocuklar hoplaya zıplaya top oynamaya başlamışlar. Sincap topu fırlatmış, fındık faresi yakalamış. Fındık faresi topu attığı gibi top kirpi yavrusuna doğru yol almış. Kirpi tam topu yakaladım diye sevinecekken top kirpi yavrusunun dikenlerine çarpmış ve patlamış. Yavru kirpi korkudan ağlamaya başlamış. Onun üzülmesine dayanamayan fındık faresi “Lüften ağlama gel başka bir oyun oynarız.” demiş. Sincap hızlıca bir ağaca tırmanmış ve uzun bir sarmaşık koparmış. “İşte bakın bununla ip atlayabiliriz.” demiş heyecanla. Yavru kirpi göz yaşlarını silmiş ve “Hadi oynayalım.” demiş. Fındık faresi ve kirpi ipi sallamış ve sincap ipin üzerinden atlamaya başla